Hızlı teknolojik ilerleme karşısında, hem transhümanizm hem de posthümanizm insanlığın geleceği için benzersiz vizyonlar sunmaktadır. Peki bu iki anlayışın birbirinden ne gibi farkı vardır? Hep birlikte inceleyelim.
Transhümanizm, insan yeteneklerini geliştirmek ve deneyimlerimizi genişletmek için teknoloji ve bilimsel anlayışın kullanılmasını savunan felsefi ve entelektüel bir harekettir.
Transhümanist hareketin önemli isimleri arasında Nick Bostrom ve Ray Kurzweil ile birlikte bu alanda öncü olarak kabul edilen Max More da yer almaktadır.
Transhümanizm, en önemlileri fiziksel ve zihinsel gelişim ve teknolojik tekillik fikri olmak üzere birkaç temel ilke etrafında dönmektedir.
Transhümanizmin etkileri, etikten kültüre kadar toplumun her yönüne dokunarak derin ve geniş kapsamlı olabilir.
Posthümanizm de transhümanizm gibi kültürel ve felsefi bir harekettir.
Posthümanizm; bilinç, kimlik ve insan olmanın ne anlama geldiği gibi kavramlar radikal bir şekilde yeniden tanımlanmaktadır.
Benzerliklerine rağmen transhümanizm ve posthümanizm, insanlığın teknolojiyle olan ilişkisine yaklaşımları bakımından birbirinden farklıdır. Bu farklılık;
Bu farklılığın en büyük sebebi her iki görüşün felsefelerinden kaynaklanmaktadır.
Hızlı teknolojik ilerleme karşısında, hem transhümanizm hem de posthümanizm insanlığın geleceği için benzersiz vizyonlar sunmaktadır.
Bizi bu teknolojilerin etik sonuçları ve insan olmanın ne anlama geldiğine dair anlayışımızı nasıl değiştirebilecekleri konusunda eleştirel düşünmeye teşvik etmektedirler. Bu iki perspektif arasındaki tartışma devam etmektedir ve teknoloji gelişmeye devam ettikçe, kaderimizi şekillendirmedeki rolüne ilişkin anlayışımız da gelişecektir.
Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Filistin ile İsrail arasındaki çatışmaları ele aldı. Görüşmede, acilen ateşkes sağlanması, sivillerin korunması ve esirlerin serbest bırakılması için çalışmanın gerekliliği vurgulandı. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, İsrail’in Filistinlilere yönelik savaş suçlarını sürdürmesi halinde, bölgedeki durumun mevcut haliyle kalacağını kimsenin garanti edemeyeceğini ifade etti.